Saturday, March 29, 2014

burda dergisi arşivi

Selam sevgili web sitesi ziyaretcilerimiz. Simdiki konumuz burda dergisi arşivi.


selam kızlar


burda dergisi ön izlemesi çıkmış 


e yayımlamadan olmaz tabi :)


beğendinmi derseniz 1-2 parça dışındakiler fiyasko:/


burda dergisi arsivi 1







burda dergisi arsivi 2



burda dergisi arsivi 3



burda dergisi arsivi 4



burda dergisi arsivi 5



burda dergisi arsivi 6



burda dergisi arsivi 7



burda dergisi arsivi 8



burda dergisi arsivi 9



burda dergisi arsivi 10



burda dergisi arsivi 11



burda dergisi arsivi 12



burda dergisi arsivi 13



burda dergisi arsivi 14



burda dergisi arsivi 15



burda dergisi arsivi 16



burda dergisi arsivi 17


görüşmek üzeree..


kaynak







Bu makale hakkinda daha fazla yazi inceleyebileceginiz onerdigimiz bir site : burda dergisi arşiv indir

Saturday, March 22, 2014

incili şal modelleri

Merhaba degerli site ziyaretcilerimiz. Yogun talep üzerine sizlere bugün incili şal modelleri yazisini sunmaya karar verdik.





incili sal modelleri 1



incili sal modelleri 2



incili sal modelleri 3






Kaynak:

http://club.osinka.ru/topic-57622?&start=750




Bu makale ile alakali daha detayli yazi inceleyebileceginiz degerli bir kaynak : motif matik ile dikdörtgen şal ekleme

Kaşarlı Poğaça



kasarli pogaca 1







Malzemeler:


-1 adet yumurta


-1 su bardağı ılık süt


-1 su bardağı yoğurt


-1/2 su bardağı sıvıyağ


-1 paket toz maya


-1 tatlı kaşığı tuz


-aldığı kadar un


İçi İçin: Kaşar peyniri


Üzeri İçin:


-1 adet yumurta


-susam


-çörek otu


Hazırlanışı: Derin bir kab içerisine bir miktar un koyup kalan malzemeleri sırasıyla ekleyip ele yapışmayan yumuşak hamur yapıp üzerini nemli bez ile örtüp 45 dk dinlendirin.


Kaşar peynirini ince ince dilimleyin.


Dinlenen hamurdan yumurta büyüklüğünde parçalar kopartıp avucunuzun ortasında yassılayıp orta kısmına kaşar dilimi koyup istediğiniz şekilde kapatıp yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine yerleştirin.


Hazırlanan poğaçaların üzerlerine fırça ile yumurta sürüp susam, çörek otu serpiştirip tepside yaklaşık 1 saat bekletip önceden ısıtılmış 175 derecelik fırında üzerleri kızarana kadar pişirip servis yapın.






Afiyet Olsun :)



Thursday, March 20, 2014

Anılarımızda eskirmiş meğer




anilarimizda eskirmis meger 1


İçinde bulunduğumuz an, zaman gelir sıradanlaşır, bazen kaçmak isteriz uzaklara.. ya da küçük bir serçe dokunuverir yüreğinizin en kuytu köşesine ve alır götürür sizi eski günlere... Bedeniniz görünürde oradadır ama aslında siz başka bir âleme yelken açmışsınızdır çoktan. Ne, bulunduğunuz mekân ne, karşınızda konuşan insan artık sizin umurunuzdadır!.. Çünkü siz geçmiş bir anın perdesini aralamış, aralamakla kalmamış o anı yeniden yaşamaya başlamışsınızdır bile. (Görsel: buradan)



Belleğimizde iz bırakan olaylar, görüntüler bizi türlü türlü yolculuklara sürükler. Bu yolculukların bizim için en unutulmaz olanları anılarımızın baş köşesine kurulur.  Acı anıları iteler durursunuz.. hiç anımsamak istemez ve onu toprağın altına gömersiniz adeta.. Ama o anılar rahat durmaz,  sen onu  iteledikçe inatla çıkıp dikilir yine karşına.. yani mümkün değildir aslında onları toprakla örtmek! Ne tamamen unutulur ne de silinir.. Kimi anılar ise güzeldir! Onları özenle korumak istersin ve belki bu yüzden de o anıları fazlaca rahatsız etmek istemezsin.. Farkında olmadan sık sık diriltmeye çalıştığın anılar ise hep kaybettiklerindir ve onlar istemediğin kadar çıkar karşına!


Kimi anılar tıpkı dün gibi canlıdır, kimileri ise silik, belli belirsiz.. neden kimi anılar çok berrak ve net iken üstelik hiç çıkmazken aklımızdan, diğer anılarımız daha bulanıktır! Bir türlü net olarak anımsayamayız o anıları. Nedir bunun sırrı!!..


İnsan ruhu, duyguları, ilişkileri, bilinç ötesi ‘fantastik’ düşleri, çelişkileri, hayalleriyle...nasıl da kompleks bir varlık. Hayatımız ilişkiler ve anılarla yoğrulup şekilleniyor. Bilinmezliklerle dolu bu kompleks yapıyı sorgulamak, çözümlemek de bilim adamlarının işi!. Bilim adamları boş dururlar mı hiç! Okuduğum * dergide, anılarımızın nereye gittiğiyle ilgili yeni bir teori atılmış ortaya;


İşte o teoriden bazı bölümler;


Çocukluğunuza dönün, ilk sahil tatilinize. Mayonuzun rengini, kumun yumuşaklığını ya da okyanusta ilk yüzüşünüz olduğu için duyduğunuz heyecanı hatırlayabiliyor musunuz? Bunun gibi erken dönem anıları soluk resimler gibi, şu an hissettiğimiz kadar gerçek hissettiren yeni dönem anılarından çok daha silik bir biçimde aklımızda canlanır.

Zaman ile anılar, yalnızca zengin renklerini kaybetmezler, bunun yanı sıra, hayal ürünü bir geçmişe dönüşmenin dolaylarındadırlar.


Beynin anıları saklama ve değiştirme kabiliyeti, bizim insansı basit deneyimlerimiz ile doğrudan ilgili. Bugün yaşayan “sen” yalnızca tecrübe ettiğin şeylerden değil, aynı zamanda bu tecrübe ettiğin şeylere seni götüren, dün yapılan bir şakaya güldüren, eski bir arkadaşı hatırlatan çağrışımlarla oluşuyor. Geçmişin bu parçalarını kaybettiğimizde kimliğimizin bir parçasını da kaybediyoruz.  Peki ya, bu eski anılar beyinde nereye gidiyor?  Beynin anıları nasıl zamanla dönüştürdüğüne dair ortaya pek çok teori atılır.


John Hopkins Üniversitesi’nde ortaya atılan bir teoride; anıların, her anımsamaya çalıştığımızda, değişime uğradığı öncülüne dayalı. Bu teoriye göre, bir anı hipokampus ve kortekste bulunan nöronların koordine hareketi ile şifreleniyor. Hipokampus beynin yönetmeni gibi davranarak korteksi hangi belirli nöronları aktive etmesi gerektiği yönünde direktifler veriyor. Ve her o mevzubahis anıyı hatırlamaya çalıştığımızda benzer nöronlar aktive oluyor. Sık sık aktive edilen nöronlar kortekste bulunan kalıcı hafıza izine yerleşiyor ve az aktive edilenler ise kayboluyor. Her yeniden etkinleştirmede ilgili anının şifresini çözüyor ve bu işleme dâhil olan kortikalnöronlara bağlı olarak bağlar güçleniyor, zayıflıyor ya da bazı belli anı özellikleri gelişebiliyor.


Anının yaşı, tipi ya da beyinde nerede depolandığından öte onunla ne yaptığımıza ilişkin yakın teorilerden biri de; ne kadar sıklıkla ilgili anıyı anımsadığımız üzerine yoğunlaşıyor.

Bir anı sık sık anımsandığında, kortekste daha fazla yer kaplayacak, daha az (episodik) anısal olacak
ve böylelikle hipokampus ile bağlarını koparacak. Nadiren anımsanan bir anı ise hipokampuse bağlı kalacak.


Eski anılar daha sık anımsanabilir; fakat (anıya dair) iletişim artık mükemmel olmayacaktır.
İletişimin mükemmel olmadığı tezini de bazı (amnezik hastalar) hafıza kayıpları olan hastalar, kırk sene geriye giderken diğerlerinin yalnızca on sene geriye gitmesi açıklıyor.



Teori aynı zamanda hipokampus ve korteksin birlikte çalışarak, ne yöntem ile bir anıyı silikleştirdiğini ya da bozduğuna değinerek anılarımızın zaman içinde nasıl değiştiğine de değiniyor. Diyelim ki bahsettiğimiz sahil tatilini her yaz hatırlıyorsun.



Anıyı her yeniden etkinleştirdiğinde bazı anı özellikleri güçlenip belirginleşirken diğer kısımlar yok oluyor. Bu da anıların neden zamanla bulanıklaştığını açıklıyor. Değişen kişilik özelliklerine bağlı olarak (ki oldukça eski anıların hatırlanması ile kişilik değişimleri ilgilidir) anı ile ilgili detaylar kaybedildikçe anı, daha az anı-sallaşmaya, daha fazla semantikleşmeye başlıyor.



Eski tatili her hatırladığında daha az detayı tekrar şifreliyorsun ve böylelikle on yıllar öncesinde olduğundan daha az renkli ve detaylı olmasını sağlıyorsun. Bugün, deniz kokusu yok olmuş olsa da halen çizgili mayonu hatırlayabilirsin.


Tatil beldesine yapılan her mental ziyaret yalnızca anıyı güçlendirmek ya da zayıflatmak amacıyla kullanılacak bir fırsat değil, aynı zamanda hayali şeylerin anıya dâhil olmasını sağlayacak bir durum. Tatilinin Ford Lauderdale’da (Marmaris’de J ) olduğundan  emindin, fakat kız kardeşim (Ayşe) her zaman Miami’ye (Fethiye’ye J)  yaptığınız eğlenceli aile gezisinden bahsediyor. Bu iki anıyı aynı anda her hatırladığında hem Ford Lauderdale (Marmaris) hem de Miami’nin (Fethiye’nin) rekabetçi görüntüsü aklına geliyor. Bu anıyı bir daha ki sefer düşündüğünde, her iki beldenin algıları çakışıyor, nereye gittiğin konusunda bir şüphe yaratıyor. Miami’yi ( Fethiye’yi) üst üste hatırla ve ta-taa! Yanlış bir anı doğar! (*)




Sonuç olarak;


Anılarımızda eskirmiş meğer! Üstelik anılar eskidikçe silikleşir ve değişirmiş. Bu merak uyandırıcı teori, anıların eskidiği ve değiştiğini, gerçekliklerinin sanıldığı kadar önemli olmadığını, daha ziyade ilgili anıyla bizim ne yaptığımızın önemli olduğunu öne sürüyor.


Geçmişi değiştirmek sandığımızdan çok daha kolay olabilir; hatta bir şeyleri her hatırladığınızda bunu yapıyor olabilirsiniz.



anilarimizda eskirmis meger 2
Bu bilimsel araştırma yazısını paylaşırken, tıpkı örnekteki gibi, benimde çocukluk dönemlerimin ilk deniz /nehir kenarındaki tatil maceram geldi aklıma. Almanya da yaşadığım ve tv. de çilli suratlı sevimli Flipper dizisini ilgiyle izlediğim yıllar. Arkası ormanlık bir nehir kenarı. Nehrin üzerinde 15-20 metre uzunluğunda tahta bir iskele.  Tıpkı Flipper dizisindeki gibi bir ortamı düşünün.. işte öyle bir yerdeyim. J



Anımsadığım üzerimdeki mavi beyaz çizgili mayomla iskele kıyısında oturmuşum, nehire bakıyor ve yüzen balıkları seyrediyorum.  Bu anımı pekiştiren silik renkli bir fotoğraf karemiz var albümde. Ben bu anımı ne kadar eskittim bilemiyorum, ama ne zaman mavi beyaz çizgili mayolu fotoğrafıma baksam,  nehir kenarında geçirdiğimiz o günden belki de daha fazla başka bir görüntü çıkar karşıma;

 


anilarimizda eskirmis meger 3


Aschaffenburg'da gitmiş olduğum ana okul,  ki bu okul aslında çok eski bir kilise idi. Kilise yüksek bir tepede bulunuyordu.  Her sabah daha gün ağarmadan okula en erken ayak basan hep ben olurdum. Çünkü annem, işe zamanında gidebilmek için önce beni okula bırakırdı. Annem, zamanında işinde, ben ise, zamanından çok önce okulda olurdum. Özellikle soğuk kış günlerinde, karlı, sisli ve puslu havalarda, okul gözüme perili bir şato gibi görünürdü! Kapıyı açan görevli beni, küçük yüksek tavanlı bir odaya alırdı. Bu odada bir kenarda piyano, piyanonun üzerinde mumlar, duvarında İsa'nın haçı bulunurdu. Kasvetli mi kasvetli olan bu odada diğer çocukların gelmesini dört gözle beklerdim.



Pek çok değişik ülkeden okul arkadaşlarım vardı. İspanyollar, Yugoslavlar, İtalyan'lar, Yunanlılar.. az da olsa Alman ve birkaç Türk.. Onlar gelinceye değin, Müslüman çocuklardan hiç hoşnut olmayan kısa boylu ve yüzü hiç gülmeyen, asık suratlı olan bir şüvesterimiz vardı, o  içeri doğru kafasını uzatır, gelmiş miyim? diye bana bakar sonra koridordan hızla uzaklaşırdı. Ben ise tedirgin olarak ders saatinin bir an önce gelmesini beklerdim... Bazen benim sevdiğim, ince ve zarif olan diğer güler yüzlü şüvester yanıma gelir, aşağıda mutfaktan yeni pişmiş olan kurabiyelerden bir tane elime tutuşturup, yanağıma da bir buse kondurup giderdi. Bu yüzden o genç şüvesteri çok severdim.  O geldiğinde tedirginliğimden de eser kalmazdı.


Burası büyük bir ihtimalle Kilise vakfına ait bir okuldu. Çalışan aileler ve yabancı uyruklu ailelerin çocuklarına okul öncesi eğitim  de veriyordu. Siyah uzun elbiseli ve başları beyaz türbanlı rahibeler ve şüvesterlerin olduğu bu kilisede; renkli boyalarla süslediğimiz ve yumurtaları sakladığımız kilise bahçesindeki paskalya günlerimiz, koroda en iyi şarkı söyleyen öğrenci olarak en yüksek perdeden söylediğim şarkılar... bol bol ıspanak lapası yediğim ama beni hiç bir şekilde domuz eti yemeğe ikna edemedikleri günler... ve daha neler neler!.. ( ilginç olduğunu düşündüğüm çocukluk anılarıma daha geniş yer versem  sanki fena olmayacak gibi .) ben de bu yazı ile birlikte kısa bir gezinti yaptım anılarımda...


İşte yeniden dönersek konumuza, ben ne zaman nehir kenarında çekilmiş olan çizgili mayolu o çocukluk fotoğrafıma baksam ve anılarıma geri dönsem; bu eski ve her yeri rutubetli kilisenin bahçesindeki yüzme havuzu, üzerimde yine aynı mayomu ve yüzme havuzunun yosun tutmuş taşlıklarında dolanıp duran o kertenkeleleri anımsarım J...  Bir mayo deyip geçmemek lazım:)) Tüm bunlar 2/3 yıl yaşadığım masal kent Ashafenburg' un çocukluk anılarımdaki yeri ve bana yaşatmış olduğu değişik duyguların bir izdüşümü olsa gerek!.. Ve zamanla ben düşlerimde, çocukluğumun masal kenti Aschaffenburg ’u sanırım biraz da hayali bir sinema platosuna dönüştürdüm J)


Mavi çizgili mayomdan geriye kala kala bir küçimencik kertenkele kaldı anılarımda.) şimdi ne zaman bir kertenkele görsem, karşımda hep aynı manzara J)


Anılarımızın nereye gittiğiyle ilgili ortaya atılan bu teoriyi siz de özellikle, sıklıkla tekrar ettiğiniz anılarınız üzerinde test edebilirsiniz. Deneyin bakalım, sizin de eskittiğiniz anılarınız vardır mutlaka!..

 


Biraz da Nostalji

Nükhet Duru'dan
Anılar



Çocukluğumun Masal

Kenti
Aschaffenburg



anilarimizda eskirmis meger 4

anilarimizda eskirmis meger 5



 


 


 


Kaynak: (*) Bilim Ütopya Dergisi: ‘Anılarımızın nereye gittiğiyle ilgili teori’, Aralık 2013 - scientificamerican Görseller: How To Lose the Memory / Flipper



Tuesday, March 18, 2014

KESTANE SOSLU TAVUK KANAT



kestane soslu tavuk kanat 1


Malzemeler


10 adet tavuk kanadı


1/2 kuru soğan


250 gr kestane


250 gr doğranmış domates


100ml.krema


250ml. Tavuk suyu


2 gr toz şeker


15 ml. Sherry Sirkesi


2 dal kekik


Tuz-karabiber


Zeytinyağı


 Yapılışı


Kestaneleri ortasından çizip Tefal Actifry ile 25 dk. Pişiriyoruz.Sonra da kanatları tuz ve karabibere bulayıp 25 dk. Actifry da kızartıyoruz.Sos tenceresine yağ koyup küp kesilmiş soğanı kavuruyoruz.Domates,şeker ve tavuk suyunu ekliyoruz.Kestaneleri ilave ediyoruz.Kaynamaya başladığında sirkesini ve kremayı ekliyoruz.Blender yardımıyla sosu pürüzsüz hale getiriyoruz.Kanatları sosa bulayıp kekik yapraklarıyla süslüyoruz.






















Saturday, March 15, 2014

Közlenmiş Patlıcan Yemeği Tarifi



Share |


Patlıcan seviyorsanız, közlenmiş patlıcana da bayılıyorsanız bu tarif tam size göre:)


 


İsterseniz ekmek üstü ,isterseniz makarna sosu olarak,isterseniz sarımsaklı yoğurtla kombinleyip nefis bir meze olarak yada börek içi olarak kullanabileceğiniz 10 numara 5 yıldız bir tarif:)


 


Ben bu nefis tarifi tatlılar tatlısı arkadaşım Aylin'den aldım. Bir iki küçük değişiklik dışında orjinaline sadık kaldım.Kıyma koymadım mesela köfte yanında servis yaptığım için.


 


Öyle de böyle de nefis bir tarif:) Yapın yapın yiyin blogcanlarım:)


 


Sevgi Dolu Öpücükler


 


 


kozlenmis patlican yemegi tarifi 1


 


Közlenmiş Patlıcan Yemeği İçin,


 


Malzemeler:


 


1 kavanoz hazır közlenmiş patlıcan


2 sivribiber


1 adet küçük soğan


1 adet kırmızı közlenmiş biber


2 yemek kaşığı sıvıyağ


2 tane rendelenmiş domates


2 diş sarmısak


bir kaç dal maydanoz


tuz ,karabiber




Yapılışı:


 


Sıvıyağı tavaya alıp ince kıyılmış sarmısak,soğan ve biberleri ilave edip kavuralım.


Rendelenmiş domatesleri tuz ve karabiberini ekleyip domatesler hafif suyunu çekince közlenmiş patlıcanı ve maydanozları ekleyelim bir iki çevirip altını kapatalım.


 


Afiyet Olsun .


 


 


kozlenmis patlican yemegi tarifi 2


 


 


 



Friday, March 14, 2014

YAĞMUR REÇETESİ



 "Şüphesiz ki, kıyamet saatinin bilgisi Allah yanındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde ne varsa (erkek veya dişi oluşunu, renk ve özelliklerini) O bilir. Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez. Hiçbir kimse hangi yerde öleceğini de bilemez. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilir, her şeyden haberdardır."(1)


ya mur recetesi 1Rahman ve Rahim,her şeye Kadir olan yüce Rabbimin adıyla...


 Kurak,yağmura hasret zamanlar geçiriyoruz.Su sıkıntısı,kuraklık alarmları veriliyor.Yağmurun yağması için elimizde hiç bir gücümüz yok.Aciziz,her şeyde olduğu gibi bu konuda da yine Rabbimize muhtacız.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerimde her sıkıntıya,her probleme bir çıkış yolu gösterilmiş,tabi bakmasını bilene,idrak edebilene...Tarih boyunca insanların yağmura ihtiyaçları,yağmura hasretleri olmuş.Yağmurlar bazen rahmet yağmurları olmuş,bazende isyan edenlere,küfürde,ahlaksızlıkta ileri gidenlere azap vesilesi olmuş.

"Sonra geridekilerin(Lut kavminin) hepsini helak ettik.Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu!

 Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir."
(2)




Dünyamıza,yaşadığımız topluma,kendimize dönüp baktığımızda,önceki isyankar kavimlere benzer hallerimiz yok mu?Allah'ın yasak ettiği her fiil normal görülür olmuş.

İçki,kumar,haram yeyip içme,ahlaksızlık,çıplaklık,namazsızlık,şirk,rüşvet,faiz,alışverişlerdeki aldatmalar,dünya coğrafyasında mazlum kardeşlerimize yapılan bitmek bilmeyen zulümler ve dahası...Adeta Allah'ın azabını buyur eden bir halimiz var.Allah'a kul olduğumuzun bilincine varıp,Allah'ı büyük görmek,O'nun her şeye kadir olduğunu idrak edip Ona yalvarıp yakarmak,bol bol istiğfar etmek,isyanlardan dönmek zamanıdır.İşte rahmet yağmurlarına kavuşabilmenin Kur'an-ı Kerimdeki reçetesi.Reçete Nuh(a.s)'ın diliyle bizlere sunuluyor,gelin kulak verelim,gönül verelim:


"Dedim ki : Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.


 (Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

 Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın.

Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?

Oysa, sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır."
(3)



Demek ki Allah'tan mağfiret dilemek,günahlara tevbe etmek yağmura sebepmiş.Mağfiret dilemek sadece yağmurlara değil,malların ve evlatların artmasına,dünyanın arzu edilen,hoşa giden nimetlerine kavuşmaya bir sebepmiş.Allah'ı büyük bilip O'nu yüceltmek,günahlardan dönüp,O'ndan(c.c)mağfiret dilemek Allah'ın(c.c) nimetlerini yağmur gibi üzerimize yağdırması için bir sebepmiş.

Kur'an'ı Kerim Allah'a isyan eden,Peygamberlerine itaat etmeyip öğütlere kulak asmayan kavimlerin helakından bahseder ve bizleri uyarır.Yaratılış amacımıza ters her amel ve davranış,Allah'a isyan ve O'nun emirlerini hafife almak,yok saymak,yağan yağmurların tufan olup  üzerimize yağmasına,azgın dalgalara dönüşüp içinde bizi boğmasına sebep olabilir.Böyle acı bir durumda,Allah'ın azabından,bizi kurtaracak hiç bir kimse de olmaz çevremizde.Çeşitli şekillerde helak edilen,Ad,Semud,Lut ve Nuh kavimleri bunun yaşanmış örnekleridir.Bunlar hikaye olsun diye değil,ibret alınsın diye bize anlatılmıştır.Her hal-ü karda bizler Rabbimize muhtacız.Bu muhtaçlığın idrakine varıp O'na(c.c) yönelmek,O'na(c.c) sığınmak,O'ndan(c.c) istemek,O'ndan(c.c) mağfiret dilemek,isyanlardan dönmek tek çıkar yolumuz.


"Nesefi der ki:"Hasan-ı Basri'den rivayet edildiğine göre bir adam ona kıtlıktan şikayet etti.Hasan-ı Basri:Allah'tan mağfiret dile dedi.Başka birisi ona fakirlikten,bir başkası çocuklarının azlığından,diğer biri de tarlasının veriminin azlığından şikayet etti.Bunların hepsine mağfiret dilemelerini emretti.Bunun üzerine Rabi b.Subeyh,Hasan-ı Basri'ye:

Sana çeşitli konularda şikayete gelen insanların hepsine mağfiret dilemeyi emrettin,deyince Hasan-ı Basri:


"Dedim ki : Rabbinizden mağfiret dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır.


 (Mağfiret dileyin ki,) üzerinize gökten bol bol yağmur indirsin,

 Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin, sizin için ırmaklar akıtsın."



ayetlerini okudu."(4)

İbn Kesir Nuh suresinin bu ayetlerinden dolayı ,istiska namazında(yağmur isteme)Nuh suresinin okunmasının müstehap olduğunu söyler.Nitekim mü'minlerin emiri Hz.Ömer'de(r.a) yağmur istemek için minbere çıktığında okuduğu ayetler arasında bu ayetlerde yer alıyordu.

Yazımın sonunda,sizleri,Nuh'un(a.s) diliyle bizlere kurtuluş reçetelerinin,dünya ve ahiret nimetlerine ermenin, şifrelerinin verildiği Nuh suresinin tefsirlerine yönlendirerek sözlerimi nihayete erdiriyorum. 


Rabbim bizleri,akledenlerden,rızası gereğince amel edenlerden,istiğfarı halinden ve dilinden düşürmeyenlerden ve bu sebeple rahmet yağmurlarına kavuşan,dünya ve ahiret saadetine eren salih kullarından eylesin(amin)


    ************ 


1)Lokman suresi 34.ayet meali


2)Şuara suresi 172-173-174.ayet mealleri


3)Nuh suresi 10-11-12-13-14.ayet mealleri


4)el-Esas fi't- Tefsir c.15.s.357


hayatcemresi


Tuesday, March 4, 2014

yeni tığ işleri

Merhabalar sevgili web sitesi takipçilerimiz. Simdiki yayinimiz yeni tığ işleri.

slmm arkadaşlar herkese hayırlı güzel bi gün diliyorum ben bu sıralar fazla bi paylaşımda bulunamadım cünkü cocuklar evde ve istekleri hiç bitmiyor bilirsiniz neyse bu gün sizlere gecen sene emekbahcemizde yaptığımız tığ işi bebek yeleğini anlatmak istedim acıklamayı ben yapmıştım ve arkadaşlarla örmüştük cok harika bi yelek özellikle kız bebeklere pembe renkte örülürse inanın harika oluyor ben beyaz renkle ördüm ve lif ipiyle örmüştüm harika olmuştu yumuşacık oldu sizlerede tavsiye ederim yapmak isteyen olursa hadi bakalım resimler gelsinnn 


yeni tig isleri 1



yeni tig isleri 2



yeni tig isleri 3



yeni tig isleri 4



yeni tig isleri 5



yeni tig isleri 6



yeni tig isleri 7



yeni tig isleri 8



yeni tig isleri 9



yeni tig isleri 10



yeni tig isleri 11



yeni tig isleri 12



yeni tig isleri 13



yeni tig isleri 14



yeni tig isleri 15



yeni tig isleri 16



yeni tig isleri 17



yeni tig isleri 18yeni tig isleri 19



yeni tig isleri 20
 inş yardımcı olabilmişimdir yapmak isteyenlere kolay gelsinn



Ilginizi Cekebilecek enterasan makaleler : tığ işi havluörnekleri